27 Mart Dünya Tiyatro Günü 2017

İnsanlarımız her geçen gün yalnızlaştırılıyor ve iradesizleşiyor.

Tiyatro, karanlık kuyulara düşen ruhumuzu aydınlığa çıkarır. Aklımız ve duygularımızla kavrayamadığımız hayatın akışına bir mola verip, bizi kendimizle ve çevremizde olup bitenlerle yüzleştirir. Bazen gözümüzün önünde olup da fark edemediğimiz bir olguyu, bazen de en derinlere gizlenmiş, göremediğimiz ve dokunamadığımız sırları gün yüzüne çıkarır. Çünkü tiyatro hayattır…

Tiyatro, birlikte olmayı ve birlikte eylemeyi güçlendirir, ilk insandan bu yana süregelen birlikte olma dürtümüzü, ortak hareket etmeyi unutturanlara karşı daima yansılar sahne üzerinden. Tiyatro yalnızlığımıza şifa verir. Sanatçı, daha iyi ve daha yaşanılır bir gelecek yaratmak uğruna, estetik araçlarla bir yaşam örmeyi amaç edinir. Sanatçı geçmişin birikimiyle de hesaplaşarak içinde yaşadığı çağı kavrar ve yanıtlar üretir. Sanatçı aynı zamanda bir bellektir de. Hafızasını yitirmiş bir toplumun ayakta kalamayacağı gibi sanatçısına sahip çıkamayan toplum da yok olmaya mahkûmdur.

Yaktığımız ilk ateşle başlar tarihimiz, yaktığınız son ateşle sönmez! Daha bir harlanır, büyür, aydınlığıyla yol olur. Ateşin her yeri yakana kadar sönmemek gibi kötü bir huyu vardır. Yaşamlarımız bugün tutuşturulmuş ve alevler içindeyse onu söndürmek, küllerinden yeniden diriltmenin de tiyatrocunun huyu olduğu asla unutulmamalıdır. Ateş bazen bir akademiye bazen bir sanat evine, fakat inatla tiyatrocuya düşer.  Ne yazık ki içerisinden geçtiğimiz zaman diliminde dün olduğu gibi bugün de tiyatro ülkemizde ve dünyamızda saldırılarla karşı karşıya kalmakta ve baskı altında tutulmak istenmektedir. Tiyatrocular sahnelerinden, müzisyenler enstrümanlarından, ressamlar tuvallerinden, yazarlar kalemlerinden, sinemacılar kameralarından, fotoğrafçılar objektiflerinden, geleceğin sanatçılarını yetiştiren akademisyenler okullarından uzaklaştırılmaya, tiyatro binaları yıkılmaya, yakılmaya ve sanat eserleri yok edilmeye çalışılmaktadır. Bu 27 Mart tam da bunun için bizler ve seyircilerimiz açısından daha da büyük anlamlar kazanmaktadır.

İnsan, dün olduğu gibi bugün de sanatla nefes alıyorsa, tiyatronun da görevi sonsuz bir soluk olmaktır. Savaşlarla yorgun düşmüş dünyaya, umuttan uzaklaşmış insana, güneşli yarınları düşleyen çocuklara…

Tiyatronun ait olduğu yere, halkın arasına karışmasına, birleştirici gücüne ihtiyacımız var. Tiyatro dildir. Tiyatro tarihtir. Tiyatro coğrafyadır. Tiyatro özgürlüktür. Tiyatro sonuna kadar direniştir!

Tiyatro, 21. Yüzyıl ve devamında da memleketimizde varlığını sürdürecektir. Geleneğiyle, çağdaşlığıyla, ilerlemeciliğiyle ve toplumla iç içe. Yüreğimizdeki ateşle yürümeye devam edeceğiz… Aramızdan ayrılışının 500. yılı yaklaşan büyük dahi W. Shakespeare’in kalemiyle sizlere sesleniyoruz… ”Var olmak mı, yok olmak mı, bütün sorun bu!”

27 Mart Dünya Tiyatro Günü, bu mesleği yücelten bütün emektarlara, salonlara gelerek tiyatroyu tamamlayan bütün seyircilere kutlu olsun!

Kadıköy Tiyatroları Platformu 2017